ERKEN DÖNEM BİZANS MİMARİSİ

ERKEN DÖNEM BİZANS

330 yılından 726 yılına kadar süren dönemde, başlangıçta tamamen Roma kültürü hâkimdir. Sanat ve mimarlikta özellikle 4. ve 5. yüzyıllarda, Antik Roma sanatından çok unsur yer alır. Bu nedenle bu dönem “Geç Antik Çağ” olarak da adlandırılmaktadır. Ama bu yavaş yavaş değişir, Hıristiyan kültürü ağır basmaya başlar. 6.yüzyıldan başlayarak Bizans kültürü yavaş yavaş Roma’nın antik kültüründen uzaklaşacak ve kendi özgünlüğünü oluşturacaktır. Erken dönem içinde özellikle imparator Iustinianus dönemi (527-565) imparatorluğun en parlak dönemlerinden biridir. Bu imparatorun tahtta olduğu süre özellikle Erken Bizans mimarisinin doruk noktasını oluşturur.

San Vitale kilisesi,  I. Justinianus‘un İtalya’da Ostrogot Krallığı‘na karşı sürdürdüğü savaş sırasında inşa edilmiştir.

Erken Bizans devri, 8. yüzyılda bir imparatorluk politikası olarak uygulanan “İkonoklazma” (726-842) ile son bulur. 726 yılında başlayan her türlü dini resimlere karşı olduğu için ikonoklazma (resim-tasvir karşıtı) denilen akım, kilisenin ve manastırların güçlerini de kırarak Bizans sanatında çok önemli bir değişikliğe yol açmıştır. Dini resimler yasaklanmış ve tahrip edilmiş, manastırlar kapatılmıştır. Bu akımın başlangıç tarihi Erken Bizans Dönemi’nin sonu kabul edilir.

ERKEN HRİSTİYAN MİMARİSİ

İlk Hıristiyanların belirli bir dini yapıları olduğuna dair kesin belgelere sahip değiliz. 313 yılında I.Constantinus tarafından Hıristiyanlığın resmen kabulüne kadar yani bu dinin yasak olduğu dönemlerde Hıristiyanlar dikkat çekmemek için cemaat tarafından belirlenen evlerde gizlice toplanıyorlardı. Bu yapılar genelde Roma-Helenistik tipte, yerel özellikli sivil yapılardı. Göze çarpmamak için dış cepheyi olduğu gibi bırakıp yapının içinde değişiklik yapıyorlardı. Bu evler Hıristiyan ritüellerinin yerine getirilmesi için ufak değişikliklerle toplantı merkezlerine, cemaatin toplandığı mekânlara dönüştürülmüşlerdi. Ritüeller, Hıristiyan litürjisi (ayin-ibadet) buralarda şekillenmeye başlamış, cemaat evleri daha sonra kurulacak kiliselerin başlangıç noktası olmuşlardır. Bu Hıristiyan evleri, Latince “cemaat evi, toplanma evi” anlamlarına gelen domus ecclesiae ( Yun. oikos ekklesias) olarak adlandırılıyorlardı.

Bilinen en eski domus ecclesia yani Hıristiyan cemaat evi, Suriye, Dura Europos’daki yapıdır. İmparatorluğun doğu sınırında, Fırat nehri üzerinden yapılan ticaret yolunun üzerinde olması bakımından Duro Europos önemli bir yerdi. 256 yılında Sasaniler’den gelen tehdit karşısında kasabayı acele olarak kale haline getirmek zorunluluğu doğmuş, evlerin içi toprakla doldurularak, tahkimat haline getirilmiştir. Böylelikle toprak altında korunan yapılar, günümüze oldukları gibi gelebilmişlerdir. Dışardan bakıldığında, normal bir ev olarak görülen cemaat evi, Hıristiyan ayin ve törenlerine özgü işleve uygun bir takım mimari düzenlemeler yapılarak içleri değiştirilmiştir. Bu yapılar, gizli ibadet etmek üzere kullanılan normal konutlardı. Hıristiyanlığın resmi din ilan edilmesinden sonra bu tip yapılar ortadan kalkmıştır.

KATAKOMP

İlk Hıristiyanlar, ölülerini gömmek için geçit ve galerilerden oluşan birkaç katlı Hıristiyan yeraltı mezarlıkları meydana getirdiler. Sanılanın aksine, Hıristiyanların saklanması için yapılmış oldukları veya zulümlerden kaçıp gizlenerek ayinlerini buralarda yaptıkları görüşü yanlıştır. Dar ve uzun dehlizlerden oluşan bu yeraltı mekânlarını ölülerini gömmek için yapmışlardır. Katakomplar içinde geniş kalabalıkları kaldıracak büyüklükte mekânlar yer almıyordu. Cenaze törenleri ve ölüyü anma ritüelleri için de geniş açıklıklar bulunuyordu.

Roma’da bulunan Domitilla Katakombu

Hıristiyanlar, ölülerini Roma geleneğinin aksine gömüyorlardı. Bunun için geniş alanlara ihtiyaçları vardı. Roma’da topraklar şehir dışında bile olsa çok pahalıydı. Onlar da yerin altında mezarlıklar açmışlardır. Malzeme, Kapadokya’daki gibi kolay kazılıp kolay şekil verilen ve kazıldıktan sonra da sertleşen tüf idi. Dolayısıyla birkaç kattan oluşan katakomplar için uygun bir malzemeydi.

Hıristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde Hıristiyanlar, müritlerin evlerinde veya cemaatin belirlediği evlerde toplanmaya başlamışlardı. Domus ecclesiae olarak da tanımlanan bu cemaat evleri, kiliselerin başlangıç noktası olmuş, Hıristiyan ritüelleri bu evlerde belirmeye başlamıştır. İlk Hıristiyanlar ölülerini de, yine dikkat çekmemek için yeraltında kazdıkları birkaç katlı katakomplara yerleştirmişlerdir. Bu yeraltı mezarlıklarında cenaze ve anma törenleri için de biraraya gelmişlerdir.

Roma’nın en eski katakombu olan Callixtus Katakombu

KAYNAK: BİZANS MİMARİSİ VE SANATI


YAZAR:AHMET YASİN AYTEMİŞ

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın